Montrö Boğazlar Sözleşmesi Hakkında Çözümleme

Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi BAUDEGS Kurucu Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı 1 Nisan 2021 HT 360 Gece Afşin Yurdakul Haberturk Canlı Yayına Bağlantı

boraboris
3 min readApr 4, 2021

Montrö Sözleşmesi’nde Boğazlar bölgesi olarak tarif edilen bölge İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’dır. Burası, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinde de teyit edildiği üzere ve bunun öncesinde de var olduğu üzere teamül hukuku gereğince burası iki ulusal boğaz ve bir iç denizden oluşan bir bölgedir. Yani, ulusal boğaz ile uluslararası boğaz ayrımını bilmeden buraları Hürmüz Boğazı ile Cebelitarık gibi iki devletin olduğu açık denizi açık denize bağlayan boğazlarla kıyaslamak gerçekten Türk Boğazlarının egemenlik hakkı için son derece tehlikelidir. Çünkü bunlar uluslararası boğaz değildir. Karadeniz’i bir açık denizi Türkiye’nin iç denizi olan Marmara Denizi’ne bağlar İstanbul Boğazı. Marmara Denizi’ni de yani Türkiye’nin bir iç denizini Ege Denizi’ne-Adalar Denizi’ne bağlar Çanakkale Boğazı.

Asıl bağlandığım konu şudur:
(Diyelim ki) Feshetme talebi Türkiye’den gelmedi. Gelmesini de hiç arzu etmem. — Onun da altını çizeyim, söylediklerimin — Fesih, sonlandırma talebinin Türkiye’den gelmesinin hiç taraftarı değilim. Öyle bir şey olmamalıdır. Milli menfaatlerimize aykırıdır. Ama Türkiye’den gelmesin diye “Montrö giderse biz 1923 Lozan Boğazlar Komisyonuna döneriz” diye bir anlayış, ne hukukla ne Türkiye’nin hükümranlık haklarıyla asla ve asla bağdaşmaz. — Bunu altını çizeyim. — Diyelim ki imzacı bağıt devletlerden bir başkası Montrö’nün feshini istedi; o zaman ne olacak?.. O zaman ne olacaktır durum? Şimdi bazıları Möntrö’nün 24. Maddesi bakarak “tekrar 1923 düzenine gideriz” gibi akla hayale gelmedik yani İstanbul’a tekrar askerler gelir, tekrar Boğazlar Bölgesi boşaltılır, tekrar o döneme dönülür gibi… bir takım… yani bir Türk’ün aklının hafsalasının almadığı şeyler söylüyorlar. Olamaz! Neden? Şimdi bir kere… Montrö’nün hangi nedenle olursa olsun yürürlükten kalkması halinde status quo ante’nin geçerli olacağı yani Boğazlar ve Marmara konusunda 1923 Boğazlar sözleşmesi rejiminin avdet edebileceği şeklindeki görüşlerin telaffuz edilmesinin dahi son derece yanlış ve sakıncalı bulduğumu ifade etmek isterim.

Çünkü hukukta sakıt olan şey avdet etmez ilkesi vardır

Boğazlar üzerindeki Türk egemenliği 570 yıldan beri devam eder ve sadece 1919–22 arasında fiili işgal ve 1923–36 arasında da bazı kayıt ve şartlara bağlı olmak kaydıyla hakimiyetimde kaldığı dönemler hariç mutlak olarak Türk ülkesi olmuştur. Bu hakimiyetin yüzyıllar boyunca geçerli olması nedeniyle bu bölge zaten tarihsel olarak Türkiye’ye aittir. Montrö’den önceki bir sözleşmenin, rejimin canlanması hukukun genel ilkeleri açısından dahi söz konusu bile olamaz. Çünkü, hukukta sakıt olan şey avdet etmez ilkesi vardır. 1945 sonrası kurulan ve üye ülkelerin toprak bütünlüğünü garanti eden Birleşmiş Milletler Antlaşması’na Türkiye, Boğazlar ve Marmara üzerindeki tam egemenliği ile imzacı olmuş, 1975 Helsinki Nihai Senedi ile ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğü teyit edilmiş, bugüne kadar yapılan onlarca belki yüzlerce anlaşmada Türk kara ve deniz ülkesi üzerindeki egemenlik haklarımız asla sorgulanmamış ve Boğazlar üzerindeki egemenliğimizin de sadece Montrö ile kaim olduğu yolunda bir görüş hasımlarımızca dahi dile getirilmemiştir. Yani sizin Boğazlar üzerindeki egemenliğimiz Montrö ile bağlıdır sözünü bizim hasımlarımı dahi dile getirmemiştir.

Montrö’nün bizim yumuşak karnımız gibi gösterilmiş gösteriliyor gibi bir algı oluşturulması tekrar söylüyorum bizim milli menfaatlerimize aykırıdır

Bu anlaşma çok önemlidir. Ama bunları dillendirirken çok dikkatli olmak gerekir. Montrö bizim yumuşak karnımızdır ifadesi imzacı, bağıt devletlerden bir tanesinin bize bunu tehdit olarak kullanması anlamına gelir. Türkiye, kendi egemenlik hakkına dayanarak Montrö rejimini aynen uygulayacağını ve aksine bir müdahaleyi savaş nedeni sayacağını ilan etmek hakkına da sahiptir. Montrö’nün sona ermesi halinde serbest geçiş rejiminin sonsuz olarak uygulanacağına dair hükmü aslında hukuken geçersizdir. Kendisi ortadan kalkan ve süreli bir sözleşmenin sadece bir hükmünün süresiz olarak hayatiyetini ve etkisini koruyacağını söylemek, akla da hukuka da aykırıdır. Hukuki bir bağlayıcılığı da kalmaz. Onun için bu durumda Montrö’nün bizim yumuşak karnımız gibi gösterilmiş, gösteriliyor gibi bir algı oluşturulması tekrar söylüyorum, bizim milli menfaatlerimize aykırıdır.

--

--